Konuyu Değerlendir
  • 1 Oy - 5 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU
#1

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU
  •     Otizm; ilk olarak 1943 yılında Amerikalı çocuk psikiyatristi Leo Kanner tarafından, on bir olgu incelenerek ve bu olguların şizofreniden farklı olduğu belirtilerek tanımlanmıştır.
 
  •    Otizm, sosyal alanda ve iletişim alanlarında yaşam boyu süren güçlüklerin tanımlanması nedeniyle, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 1994 yılında öne sürdüğü ölçütlere göre, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (YGB) ana başlığı altında ele alınmaktadır.
                                                                                        
                                                                                                                                          [Resim: edwe36i.]
               OTİZMDE TANI
  • Otizm tanısı koymak için belirlenmiş kriterler, Amerikan Psikiyatri Birliğinin, Psikiyatrik Hastalıklar el kitabı (DSM) içinde yer almaktadır. 
  • Önce DSM-IV’te otizm tanı başlığı altında otistik bozukluk, Asperger sendromu ve başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk (PDD-NOS) olarak üç alt grup sınıflandırılmıştır.
  •  Daha sonra DSM V kriterleri adı altında bazı değişiklikler yapılmıştır.
           
                               
                                                                                                                                                                                                           
                  DSM V KRİTERLERİ                                                                                                                                                                                                    
      
A. Şimdi veya geçmişte farklı şekillerde görülen toplumsal iletişim ve toplumsal etkileşimde sürekli yetersizliğin olması.
1) Sosyal -duygusal karşılık vermede yetersizlik (örn. sıradışı toplumsal yakınlaşma, karşılıklı konuşmada güçlük; ilgilerini, duygularını veya duygulanımını paylaşmada yetersizlik, sosyal etkileşime cevap vermeme gibi yetersizlikler.)

2)Sosyal etkileşim için kullanılan sözel olmayan iletişimsel davranışlarda yetersizlik (örn. sözel ve sözel olmayan iletişimde yetersizlikler, sıra dışı göz kontağı, beden dili veya jestleri anlamakta ve kullanmakta yetersizlik; yüz ifadesi ve beden dilinde bariz eksikler.)

3) İlişkileri geliştirmekte, devam ettirmekte ve anlamakta güçlük, Örneğin farklı toplumsal ortamlara uygun davranamamak, hayali oyunda yetersizlik, arkadaş edinememe ve arkadaşa ilgi duymama gibi.

   Şu anki şiddeti: Şiddet sosyal iletişimsel alanda yetersizlikler ve kısıtlı, tekrarlayıcı davranışlara göre belirlenir.
 
 B. Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren, şu an veya geçmişte sınırlı, tekrarlayıcı davranışlar, ilgiler ya da etkinlikler.
1) Basmakalıp veya tekrarlayıcı motor hareketler, nesne kullanımı veya konuşma (Basit motor stereotipiler, oyuncakları dizme veya çevirme, ekolali, kendine özgü cümleler)

2) Aynılıkta ısrarcılık, rutinlere sıkı sıkıya bağlı olma veya ritüelleşmiş sözel ve sözel olmayan davranışlar, (önemsiz değişikliklerde aşırı kaygı, geçişlerde zorlanma, katı düşünce tarzı, selamlaşma ritüelleri, her gün aynı yolu veya aynı yemeği tercih etme gibi.)

3) Konu veya yoğunluk açısından sıradışı sınırlı, sabit ilgiler (sıradışı nesnelere anormal aşırı bağlılık, aşırı tekrarlayıcı veya sınırlı ilgiler.)

4) Duyusal olarak aşırı ya da az duyarlılık veya uyaranların duyusal boyutuna aşırı ilgi (acıya/sıcağa aşırı duyarsızlık, belirli ses veya dokunuşlara karşı beklenmeyen tepki, nesneleri aşırı koklama veya onlara aşırı dokunma, ışık veya hareketle görsel olarak çok meşgul olma.)

C. Belirtiler erken gelişim dönemlerinde mevcut olmalı (toplumsal beklenti sınırlarını aşıncaya dek fark edilmemiş veya daha sonra öğrendiği yollarla gölgelenmiş olabilir.)
D. Belirtiler sosyal, mesleki ve başka önemli alanlarda klinik olarak anlamlı düzeyde bozukluğa yol açmalıdır.
E. Bu bozukluk zihinsel yetersizlik veya genel gelişimsel gerilik sebebi ile olmamalıdır.
                                                                                                                                                                    

                                                                                                                                [Resim: reinpr3.jpg]


    EPİDEMİYOLOJİSİ
Eric Fombonne, otizmin epidemiyolojisi üzerine yaptığı çalışmalarda, 1966-2004 yılları arasında yapılan araştırmalar doğrultusunda, otizm sıklığını 13/10000 olarak belirtmiştir. Otizm,erkeklerde kızlardan daha sık görülür. Bu oran geleneksel olarak 3-4:1 oranında tahmin edilmiştir, ancak son araştırmalar hem daha fazla hem de daha az belirgin aralıklar bildirmiştir.

     KLİNİK  BELİRTİLER
  • Otizm spektrum bozukluğu belirtileri gelişim düzeyine ve kronolojik yaşa göre farklılıklar göstermektedir.
  •  Otizmli bir yenidoğan diğer bebeklerden farklıdır ve uslu bebek olarak tanımlanmaktadır. Annesine gereksinim duymuyormuş gibi davranır, yakınlaşmasına, uzaklaşmasına, varlığına, yokluğuna ve yabancılara karşı kayıtsızdır.
  • Literatürde, OSB tanısı konulan çocuklarda göz göze iletişim kurmada, sosyal uyaranları anlamakta, vücut dilini kullanmada, mimik ve yüz ifadelerine ilişkin yetersizliklerin bulunduğu; bu yetersizlikler nedeniyle sorunlu davranışlar sergiledikleri belirtilmektedir.
  •  İlk altı ayda sağlıklı yenidoğanlar gibi gülümseme, agulama gibi ses çıkarma davranışları sergilemezler.
  •  Otizm tanısı almış çocuklar ilk olarak cansız nesnelerle ilişki kurarlar, canlılarla olan ilişkileri de cansız bir varlıkla ilişki kuruyor gibidir.
  •  Konuşmada gecikme, OSB olan çocukların ailelerinde çoğunlukla ilk dikkati çeken belirtidir.
  • Otizm tanısı alan 2-3 yaş arası çocukların yaklaşık %25’inde sonradan konuşma ve iletişim kurma becerileri başlar ve 6-7 yaşlarına geldiklerinde okul çağındaki yaşıtlarıyla değişik düzeylerde sosyalleşebilirler.                                                                                                                                 
                                                                              [Resim: p1ngdjj.jpg]                                          



     Otizm belirtileri temelde üç alanda ele alınmaktadır:


1-Sosyal etkileşimde bozukluk: Otizm tanısı almış çocuklarda karşılıklı etkileşim ve ilişki kurmada beceri kusuru, göz göze etkileşim kuramama, sıcak ve neşeli ifade yoksunluğu, ismine tepki vermeme görülmektedir. Genellikle akran ilişkisi kurma ve sürdürmede de zorlanmaktadırlar.

2-Sözel ve sözel olmayan iletişimde bozukluk: Bireylerle sözel ilişkiyi başlatma ve sürdürmede zorluk, sözel olmayan iletişimde yüz ifadesini, beden dilini ve duygusal jest ve mimiklerini kullanmada yetersizlik gözlenmektedir. Daha çok stereotipik ve yineleyici dil kullanımının egemen olduğu ekolalik konuşma egemendir. Zamirleri ters kullanırlar ve kendilerinden üçüncü şahıs olarak bahsederler.
 
3-Yinelemeli davranışlar ve sınırlı ilgiler: Otizm tanısı almış çocuklarda nesnelere dokunma, koklama gibi yinelemeli hareketler, kendi etrafında dönme ve dönen eşyalara aşırı ilgi görülmektedir. Ayrıca nesnelerin belirli parçaları ile sürekli bir şekilde oynama, el, kol ya da parmaklarla yapılan yineleyici hareketler vardır. Alışmış oldukları çevrenin ve eşyaların değişmesine de aşırı ve uygunsuz tepki gösterebilirler.


     
                                                                                                [Resim: cixgn3b.jpg]




OTİZM ETYOLOJİSİNDE KALITIMSAL VE ÇEVRESEL FAKTÖRLER 

  • Otizm etyopatogenezi oldukça karmaşıktır ve olguların yalnızca %15-25’inde etyolojik etmenler net olarak belirlenebilmektedir.
  • Monozigot ikizlerde hastalığın ortaya çıkma oranının dizigotlara göre %90 daha fazla olduğu gözlendiğinde, otizmde kalıtımın önemli rolü bulunduğu anlaşılmıştır.

Otizm etyolojisinde yer alan genetik nedenler üç gurupta toplanabilir:
I.  Sitogenetik incelemelerle belirlenebilen çeşitli kromozom anomalileri (~%5),                                                                                      [Resim: 2zzckxn.jpg]

II. Genomda bulunan bazı kopya sayısı değişiklikleri (%10-20),

III. Klinik belirtileri kapsamında otizm bulgularının yer aldığı ve tek gen mutasyonlarının neden olduğu genetik sendromlar (~%5)
  • Bunun yanısıra, otizmde kalıtsallık oranının yüksek düzeylerde olması, otizmle ilişkilendirilmiş major genlerin bulunmaması, hasta kişilerde erkek/kız oranının 4/1 oluşu ve kardeşler arasında hastalığın tekrarlama riskinin yaklaşık %4 olarak hesaplanması sonucu otizmin çok etmenli bir hastalık olduğu ortaya konmuştur.
  • Çevresel etmenlerin rolleri de araştırılmış ve intrauterin dönemde maruz kalınan valproik asit, talidomid ve misoprostol gibi terapötik kullanımları olan kimyasallar, yardımlı üreme teknikleri sonucu oluşan gebelikler ile otizm riski arasında ilişki bulunmuştur.
 
  • Sosyal kognitif fonksiyonlarda rol alan ayna nöron sistemi, Otizm Spektrum Bozuklukları (OSB) rahatsızlıkları ile ilişkilendirilmiştir. Ayna nöronların keşfiyle beraber bu alanda da birçok bilimsel çalışma yapılmıştır.

    OTİZMDE TEDAVİ



  Otizm kesin tedavisi olmayan bir hastalıktır.
  •   Diğer yandan erken teşhis ile çocuğa yönelik uygun bir eğitimin yürütülmesi uyum becerilerini arttırabilmektedir.
     
  • Otizm tanısı almış çocuklarda çeşitli bilişsel ve davranışsal terapilerin yanı sıra öğrenme ve konuşma sorunlarına yönelik tedaviler uygulanmaktadır.
      
  • Psikiyatrik tedaviler kapsamında ilaç tedavisi yer almaktadır. İlaç tedavisi otizme ait karakteristik belirtilerde belirgin bir değişiklik sağlamazken, sık görülen hiperaktivite, öfke nöbetleri, endişe, depresyon, uyku ve yeme sorunları, tikler, kendine zarar verici ve saldırganlık gibi davranış sorunlarında kullanılmaktadır.
     
  • Otizm tanısı almış çocuklarda çeşitli bilişsel ve davranışsal terapiler de uygulanmaktadır. Bunlar arasında: Duyu bütünleme tedavileri, drama terapi, hayvan terapileri, müzk terapi ve sabat terapisi yer almaktadır.
  • Aynı zamanda otizmde görülen çeşitli duyularda işlem bozukluklarına yönelik alternatif ve destekleyici tedaviler de uygulanmaktadır, ancak bu tedavilerin bilimsel açıdan etkinlikleri oldukça tartışmalıdır.
      
  • Alternatif ve destekleyici tedavi grubunda gluten/kazein diyeti, vitamin/mineral desteği, ağır metallerden arındırma, mantar tedavisi, hiperbarik oksijen tedavisi, neuro-feedback yer almaktadır.
     OTİZMDE FİZYOTERAPİ VE REHABİLİTASYON

 
  • Otizm kesin tedavisi olmayan bir bozukluk olduğu için çocuklarda ortaya çıkan bozukluklara yönelik tedaviler sıklıkla yapılmaktadır.
  • Bunlar arasında fizyoterapi ve rehabilitasyon kapsamında duyu bütünleme eğitimi almış fizyoterapistler de yer almaktadır. Duyu bütünleme tedavisi özellikle son yıllarda bu tip çocuklarda uygulanmaktadır.
  •   Bunun yanı sıra egzersiz uygulamalarının temel amacı otizmde sık rastlanan bir durum olan obeziteye yöneliktir. OSB’si olan çocuklarda obezite prevalansı %30,4 iken, aynı yaştaki OSB'si olmayan çocuklarda %23,6 olarak bulunmuştur.
  •  OSB'li bireylerde obeziteye katkıda bulunan 4 potansiyel faktör vardır: düşük fiziksel aktivite seviyeleri, yetersiz beslenme, ilaç kullanımı ve metabolik anormallikler ve bilgi veya farkındalık eksikliğidir. Bu bağlamda egzersiz uygulamaları aerobik ve direnç egzersizlerine yönelik verilmektedir.
    OSB'li çocuklar ve ergenler, diğer pediatrik gelişim engelleri ile ilgili literatüre ve tipik olarak gelişen çocuklar için ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Departmanı'nın tavsiyelerine dayanan Egzersiz kılavuzları:
 
 
 
AEROBİK EGZERSİZLER
Haftada 3 gün orta şiddette , 20-30 dakikalık  egzersizler önerilir. Yürüme, bisklete binme, yüzme dans terapi önerilen yaklaşımlar arasındadır. Progresyon olarak haftada 5 gün, 45-60 dakikaya kadar arttırma sağlanabilir.

DİRENÇ EGZERSİZLERİ
Haftada 1 gün, 1 set 6-15 tekrara şeklinde öenerilir. 10 yaşının altındaki çocuklara direnç egzersizleri yerine kalistenik egzersizler önerilmelidir.
 
GERME EGZERSİZLERİ
Haftada 1-2 gün majör kas gruplarına yönelik önerilebilinir.
 
 NOT: Yukarıda sayılan egzersizler her otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuk için yapılması mümkün değildir. Çocukların her biri kendi içlerinde değerlendirilmelidir. Litaratür bu konuda egzersizlerden ziyade yukarıda da bahsi geçen davranışsal ve duyusal terapilere odaklanmıştır.



KAYNAKÇA
  1. Kanner L. Autistic disturbances of affective contact. Nervous Child 1943; 2:217-250
  2. Bodur Ş, Soysal AŞ. Otizmin Erken Tanısı ve Önemi. Sted. Dergisi 2004;13: 394-98.
  3. Amerikan Psikiyatri Birliği: [Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders].
  4. Keller T, Ramisch J, Carolan M. Relationship of children with autism spectrum disorders and their fathers. The Qualitative Report. 2014;19(66):1-15.
  5. Howlin P, Goode S, Hotton J, Rutter M. Adult outcome for children with autism. J Child Psychol Psychiatr 2004;45(2):212-29.
  6. Gurrieri F. Working up autism: The practical role of medical genetics. Am J Med Genet 2012;160C:104- 10.
  7. Yosunkaya, E. (2014). OTİZM ETYOLOJİSİNDE GENETİK VE GÜNCEL PERSPEKTİF . Journal of Istanbul Faculty of Medicine , 76 (4) , 84-88 .
  8. Korkmaz B. Otizm: Klinik ve nörobiyolojik özellikleri, erken tanı, tedavi ve bazı güncel gelişmeler. Türk Ped Arşivi. 2010;45(80):37-44
  9. Srinivasan SM, Pescatello LS, Bhat AN. Current perspectives on physical activity and exercise recommendations for children and adolescents with autism spectrum disorders. Phys Ther. 2014 Jun;94(6):875-89.






 




                                                                                                                                                                                                      

 
Bul
Alıntı


Foruma Git:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 1 Ziyaretçi